Araklı tarihini incelemek için öncelikle Trabzon tarihini ele almak gerekmektedir.Henüz ilçeye has değerlerin,büyük boyutlu farklılıklarının bulunmamış olması da, böylesi bir tutumu zorunlu hale getirmektedir.Anadolu'nun tarihi dönemi Hitit İmparatorluğu sınırları içinde Trabzon ile çevresi yer almıştır.Ancak Trabzon bölgesinin yerli halkı Hititler’e demir satacak ölçüde madenci olmaları,bölgede uzun süreden beri yasamak suretiyle yöre madenlerinden yararlanmakta olduklarının da kanıtıdır.Araklının güneyinde tespit edile bilen maden ocaklarının varlığı,maden isçiliğinin bölgede de yapıldığının ispatıdır. Ayrıca bölge ile iç Anadolu arasında aricilik,meyvecilik,üzüm yetiştiriciliği konularında da kültürel etkileşmeler yaşanmıştır.
Bir çok ülkelerin işgalci girişimlerine yerli halk basarili bir şekilde karşılık vererek işgale karşı koymuşlar ve basarili olarak,Trabzon ve Araklı' yı korumuşlardır.Ege,Akdeniz ve Karadeniz'de biten Fenike hakimiyetini fırsat bilerek koloniler kurmaya başlayan Eski Yunanlılar ,M.Ö. 756'da Trabzon'a gelip yerleştiler.Kolonicilerin şehre yerleşmeyi uygun görmesi ,Trabzon ile çevresinin ekonomik potansiyeli,ticari faaliyette bulunacak kadar kalabalık olan halkın varlığı ile açıklanabilir.Bölgenin bu ilk yabancı misafirleri bölgeyi kolinize etmek fırsatını ancak iki asır sonra bulacaktır.İskitlerin baskısıyla Doğu Karadeniz bölgesine giren ve kadınları da erkekler gibi savaşçı olan Kimmerler'in maddi kalıntıları henüz bölge tarihine ışık tutacak ölçüde elde edilememiştir.
Coğrafi konum nedeniyle,Bayburt'a komsu olması ve birçok yönden benzerlik göstermesi,Araklı'nın tarihi dönemlerinde bu özelliğini sürdürmediği söylenemez.Araklı’nın yaylalarının eteğindeki yerleşmelerinde,tarih yer adlarından İskitler'in izlerini bulmak hiç de zor olmaz.Goga (Tosunlu) ve Horyan (Tekneciler) yerleşmeleri ile çevresi,konunun uzmanlarınca ayrıca incelenmelidir.İskitlerden sonra Med egemenliği başlamıştır.Medler'in hakimiyeti de 35 yil sürmüştür.Medler'in hakimiyetine son veren İran kökenli Persler'in hakimiyeti,bütün Anadolu'da olduğu gibi,bölgede de uzun sürecektir.Pers egemenliği döneminde Trabzon çevresi "Pont Satraplığı" adıyla örgütlenmiş,bölgeden vergi ve asker alınmıştır.
Persler'in Platea savaşını (M.Ö. 476) kaybetmelerinden sonra bölgede hangi halkların ve nasıl yaşadıkları konusunda,Anabasia, yetersiz olmakla birlikte bazı bilgiler mevcuttur.İran'daki taht kavgasına karışan 10 bin paralı askerin İran'ın doğu Anadolu'ya ve nihayet Trabzon'a ulaşmasını (M.Ö. 401-400) eseri Anabasia’te anlatan Atinalı Ksenephon,bölgemizde gördüklerine de yer vermiştir.Anadolu'daki Pers hakimiyetine bu imparatorluğu yıkmak suretiyle Makedonyalı İskender son verdi.(M.Ö 330)Onun ölümünden sonra ele geçirdiği topraklar komutanları arasında paylaşıldı.Anadolu'da, yaşanan Makedonyalı-İranlı mücadelesi İranlıların lehine biterken Trabzon'un da içinde bulunduğu Pontus adli bir devlet ortaya çıkmıştır.
Perslerin Medlerden devraldıkları Anadolu topraklarının ( Kapadokya) denize kıyısı olan kısmına (Pont Kapadokya’sı) verilmiş addan ad alan Pontus Devleti (M.Ö. 298-63).Roma imparatorluğu tarafından yıkıldı.Hakimiyeti 250 yıl kadar devam eden Pontus Devleti'nin bayrağı ay yıldız olup ordusu Doğu Karadeniz halkından seçilmiştir.ilk başkenti Amasya, ikincisi Sinop ve geçici başkenti Bergama olmuştur.Pontus Devleti çağında olduğu gibi, Roma İmparatorluğu döneminde de bölge ahalisi oldukça serbest bir hayat sürmüş,bunda bölgenin kesin hakimiyete izin vermeyen coğrafi yapısı kadar mücadeleci halkının da tesiri olmuştur.Çanlar (Canlar) adıyla genellenen bölge halkının hür yasamaya verdiği önem, işgalci otoritelere yüzyıllarca karşı koyuşu, Trabzon çevresiyle ilgili tüm eserlerde konu edilmektedir.
Uzun Pontus ve Roma hakimiyetlerinde Araklı yöresinin yerli halkının tüm Doğu Karadeniz'de yaşanan Iran-Yunan-Latin kültürlerinin çekişmesinden yoğun biçimde etkilenmediği anlaşılıyor.Ancak III. yüzyılda başlatılan Hıristiyanlaştırma gayretlerini istisna tutmak gerekir.Anadolu'da kalıcı olmak gayretindeki Roma İmparatorluğu, Trabzon'dan Doğu’ya uzanan yollara önem vermiş, bu sayede hakimiyetini genişletmeye çalışmıştır.Bu çalışmalar içinde Araklı Kalesi (Hyssus) bir Roma karargahı haline getirilerek daha doğudaki Sat ala’da (Gümüşhane'nin Sadak köyü) oluşturulan Roma’nın asker garnizonlarından bir başkasıyla bağlantılı hale getirilmiştir.Hyssus'nun nerede kurulmuş olabileceği kadar adinin anlamı, şehrin özellikleri şimdilik açıklana bilmiş değildir.
Araklı’nın önemi,Roma İmparatorluğu’nun bölgedeki topraklarına ve Doğu ticaretine verdiği değerin bir sonucu olarak artmış, yolların kavşağında bulunması nedeniyle de askeri birliklerle de takviye edilmiştir olmalıdır.Araklı’nın ilçe merkezindeki kalenin Roma döneminde adinin Hyssus olduğu seklindeki tezin aksini ispatlayacak arkeolojik bulgulara şimdilik sahip değiliz.Ancak yakin zamana kadar Kara dere’nin kontrolsüz akışı sebebiyle geniş bir alanın sik sik sular altında kaldığı, kale önündeki arazinin bir kısmının yağışlı dönemlerde bataklık haline geldiği gerçeklerini dikkate aldığımızda Hyssus karargahının yerinin neresi olduğunun tartışmaya muhtaç, araştırılmasının gerekli olduğunu düşünüyoruz.Yine yaklaşık 150*200 metre boyutlarıyla dikdörtgen biçimli duvarların ayakta kalabilmiş büyük kısmı incelendiğinde ve yapıldığı arazinin coğrafi konumu dikkate alındığında bunca önem verilen ticari yolların kavşağına uygun olmadıkları kabul edilecektir."On binlerin dönüğü" sırasında Makronlar'ın saklandığı müstahkem mevkileri hatırladıkça alasını günümüzdeki Zanayer ya da Halanık kalelerinin yerinde aramak gereğine inanıyoruz.Bu iki kalede önlerindeki limandan faydalanma, arkalarındaki yolları kullanma bakımından merkez ilçedeki kaleden daha az önemli değildir.Roma egemenliği sırasında Sürmene'nin de içinde bulunduğu topraklarda, Araklı’nın bati sınırlarına kadar etkili biçimde Lezgi (Lazlar) Türk asilli (Turanı ırka mensup) ve Avar Konfederasyonuna tabi idiler.Büyük Hun imparatorluğu’nun dağılması sonrasında Asya'dan başlayan göçlerin Kafkasya'ya hatta Anadolu'ya kadar uzanması mümkün olsa da Lezgi göçünün başka sebepleri de olabilir.Ancak onların bölgede tutunabilmesi nedeniyle Çanların adı giderek Lazlar olarak anılmaya başlanmıştır ki, bu da değişen bölge hakimlerini tanıtmak bakımından dikkatten uzak tutulmamalıdır.M.Ö. son yarim asırda gerçeklesen Lezgi göçlerinin Roma imparatorluğu’nun yeni askeri tedbirler almasında etkin olması da ihtimal dışı sayılmamalıdır.Lezgiler'in miras bıraktıkları yer adları Araklı’daki varlıklarının delil ve yayıldıkları alanları gösteren işaretlerdir.
Bizans İmparatorluğu Dönemi
395 yılında I.Teodosius'un ölümü ile ikiye ayrılan Roma İmparatorluğu'nun doğu toprakları, 374 yılından itibaren iki kez (374, 395) Hun akınlarına uğradı.Bu akınların bölgeyi büyük ölçüde etkilemediği Hun akıncıların süratle girdikleri Anadolu’yu kısa sürede terk ettikleri biliniyorsa bu geçtikleri yerlerde nüfus hareketlenmelerine sebep olmuşlardır.
Bu saldırıların bölge halkını dini propagandanın da etkisiyle birlik içine soktuğu, bölge sakinlerinin bu kültürel etkileşmeden nasiplendiği anlaşılmaktadır.Avrupa'daki toprakları çok ciddi Hun akınlarıyla çiğnenirken Bizans İmparatorluğu yüz yılı aşkın süre Trabzon ile ilgilenemedi.Bati Hun hükümdarı Atilla’nın ölümünden sonra yeniden duruma hakim olan Bizans İmparatorluğu'nu yeniden kurmak hayaliyle İran’daki Sasaniler’e karşı tedbirler alan I.Justinianus Erzurum'da bir kale inşa ettirirken Rize ve Trabzon kalelerini de onarttı.
Bizans İmparatorluğu İran tehdidini önlemek için Araklı çevresindeki Çanları da itaate zorladı.Yapılan savaşlardan sonra Çanlar yenilenen İran yolu üzerine koruma şatoları inşa edilerek, koruyucular yerleştirilerek Doğu yolu güvenlik altına alindi.Yine cebren Hıristiyanlaştırma ile Çağlar’ın Bizans tabalığını kabullenmesine çalışıldı.Sınırların güvenliği bakımından alınan bir başka Bizans tedbiri de Bulgar Trükleri’nin sınır boylarının iskan edilerek askeri güçlerinden yararlanılması oldu.Bu iskan politikası sonraki dönemlerde Hazar Türkleri için tekrarlandı.Ve tüm tedbirlerden Araklı'da etkilendi.Justinianus.aldığı tedbirlerin sonucu sağladığı güvenle İran’a karşı giriştiği savaşı da kazanarak bölgedeki Bizans egemenliğini sağlamlaştırdı.
Günümüzde Araklı ve çevresindeki Bulgar ve Hazar iskanlarının harabelerine rastlanmaktadır.Araklı’da Bizans'ın askeri endişesiyle aldığı tedbirlerin izlerini Karadere vadisinin özellikle doğu engebeleriyle yayla altı yerleşmelerinde bulmak mümkün olmaktadır.Sasani Devleti'nin yıkılmasından sonra Anadolu'nun önce doğu ve iç bölgelerinden, sonra Doğu Karadeniz Bölgesi'nde Bizans-Müslüman Arap çekişmeleri yaşandı.
Arap - İslam Devletleri Dönemi
Yermük Zaferi'nden (636) sonra Çukurova, Doğu Anadolu, Doğu Karadeniz, hasılı Bati Anadolu dışında ki tüm Anadolu toprakları ve (deniz yoluyla olmak suretiyle) İstanbul, Müslümanların saldırılarına uğradı.705 yılında ilk Arap ordusu , Trabzon yöresini talan etti. Kısa süre sonra il bir kaç kez Araplar ile Bizanslar arasında değişildi. Ve Trabzon sularının içindeki şehir hariç çevresinin kontrolü Müslümanların eline geçti.Araklı, bulunduğu coğrafi konum nedeniyle Trabzon yöresinin dış saldırılara en kolay uğrayan topraklarına sahiptir
Gerek M.Ö. gerekse M.S.'ki dönemlerde Bayburt yönünden sokulan tüm tehlikelere açık olmuştur.ilave etmek gerekir ki, bu gelişlerde yerleşme amacı olmadığından bölgenin nüfus yapısında herhangi bir değişimde yaşanmamıştır.Doğu Karadeniz Bölgesi'ni yeni bir düzenlemeyle (836) elinde tutmaya çalışan Bizans, bunda da basarili olamadı.850 yıllarında Müslüman Türk askerleriyle Malatya’nın Arap valisi Ömer, Trabzon'u ele geçirdi.Türk-Arap dostluğu, Anadolu'nun doğu sınırlarında (Avasım) yoğun Türk iskanlarına da sebep oldu.
Türkler yalnız Avasim’in fethinde ya da elde tutulmasında değil, fakat tüm Anadolu'nun İslamlaştırılmasında İslam Devleti adına etkili hizmetlerde bulunmuştur.Karahanlılar zamanında Oğuzların tamamının İslami benimsemesinden ve Türklerin bu dinin yayıncılığını üstlenmesinden sonra Türk İslam akınlarının Trabzon'a kadar ulaştığı, ancak düzenli halde olmadığı da unutulmamalıdır.
Büyük Selçuklu İmparatorluğu Dönemi
Dandanakan Zaferinden (1040) sonraki Türk akınları Büyük Selçuklu Devleti'nin kontrol ve programına sokulmuştur.Anadolu'daki harekatlarında yoğun olarak Çoruh ve Fırat havzalarını kullanarak Türkler'in göçleri Cihat anlayışıyla sürdürdükleri faaliyetlerde öncelikle uçlarda tutunmaya çalıştılar.Malazgirt Zaferinden sonra Büyük Selçuklu Devleti'nin Anadolu'yu "Türkiye" yaparken gerek idare ve askeri gerekse sosyal gelecek hesabıyla büyük Türk boylarını bölerek iskanı yöremizin Türkleşmesinde bazı ilginç sonuçlar doğurmuştur.Büyük Selçuklu Devleti, diğer bazı Türk boyları ve Türk-İslam mücahitleri, en yoğunu uçlarda olmak üzere dini ve askeri faaliyetlerde bulunmuşlardır.Bunun sonucu olarak gerek Türk, gerekse diğer ırklardan yeni nüfus kazanılırken Hıristiyan hakimiyeti Trabzon'un surları içine hapsolunmuştur.Büyük Selçuklu Devletine kendi gücüyle karşı koyamayan Bizans İmparatorluğu Papa'nın şahsında Hıristiyan Avrupa'dan yardim istedi.Bu olay Türk-İslam dünyasını derinden etkileyecek "haçlı seferleri" nin en önemli sebeplerinden biridir.
Haçlı seferlerinin IV. Trabzon ve çevresi için çok önemli olmuştur.Bu tarihte (1204) Bizans'taki taht çekişmelerine müdahil olan haçlılar,İstanbul’da bir Latin imparatorluğu kurarken Trabzon yöresinde de Commen (Kommen) Hanedanı mensuplarınca ayrı bir devlet kurulmasının, 1461'e kadar devam edecek yeni bir hanedanın oluşturulmasının sebebi oldular.
Trabzon Devleti Dönemi
Bizans İmparatorluğu Andanikos'un torunlarından I. Alexi Commen, Trabzon'da Gürcülerden aldığı destekle bir devlet kurdu.(1204)Bazılarınca imparatorluk, bazılarınca Rum ya da Pontus ilavesiyle devlet olarak tanıtılan bu siyasi oluşuma en uygun ad, uzun süre hakim olduğu şehirden dolayı yukarıdaki gibi olmalıdır. Pontus Devleti anlatılırken belirtildiği üzere, Pontus teriminin ve Yunanlılıkla ne de Bizanslılıkla bir alakası yoktur.
Yine Arapların Romalı anlamına kullandıkları, Türkler tarafından da aynen benimsenen "Rum" deyimini de kısa bir dönemi ve kimliği tartışılır bir hanedana yakıştırmak tarih adına işgüzarlık sayılmalıdır.Kurulusundan kısa süre sonra sınırlarını Kastamonu'ya kadar genişleten Trabzon Devleti'nin bu durumu geçici olmuştur.1209'da Trabzon'un fethini deneyen ancak basarisiz olan Anadolu Selçuklu Devleti, 1214'te Sinop'u fethederken Trabzon kralını esir edip haraç ve vergi mukabilinde salıverdi.Bu saldırılar sırasında deniz yolunun kullanılmış olması, yerleşimlerin önemli kısmı kıyıda yığılmış olan Araklı’da hangi etkileri yapmıştır? Ayrıca araştırılması gerekir.
1243'deki Kösedag savaşı Trabzon devleti için yeni bir met bu ortaya çıkardı.Moğol Hanları. Moğolların acımasız taarruzlarından kaçan Müslüman Türkler, tüm iç ve Bati Anadolu’ya olduğu gibi savunmasının kolaylığı sebebiyle Doğu Karadeniz dağlarına da sığınmışlardır.Bu, bölge nüfusunu arttıran bir gelişme olurken Trabzon kralı, bu kez Moğollara vergi vermek suretiyle Trabzon'u işgal etmelerini önlemiştir.Moğol hakimiyetinin Çin'den ön Asya'ya uzanıyor olmasının sonuçlarından olarak ticaret canlanmış,ipek Yolu'nun Karadeniz'ide ilgilendiren önemli konaklarından olan Trabzon ile Tebriz de bu canlılıktan payını almıştır. İpek Yolu'nun Tebriz'den sonra Erzurum-Bayburt-Araklı ya da Maçka üzerinden Trabzon'a uzanan dallarının buradan sonraki devamı deniz yoluyla Venedik ve Ceneviz denizcileri eliyle Avrupa'ya idi.
Yine Moğolların Kırım’a hakim olmalarından sonra 100 yıl kadar bir sürede (1240-1340) Kirim Trabzon ticareti de canlılık kazanmıştır.Bu canlılık Trabzon Kalesine münhasır değildir,Araklı yöresinin de bu canlılıktan pay aldığı düşünülmelidir.Moğol hakimiyeti sırasında Tebriz-Trabzon ticaret yolunun hangi konakları izlediği de belirsiz bulunmaktadır.Ancak Bayburt'un defalarca el değiştirmesinden dolayı bu şehrin ticari önemi azalmış yada Moğolların önünden gelerek bölgenin özellikle dağlık alanlarına yerleşmiş,düşmanla savaştan kaçınmaz Çepnilerin (Çapan) Türkmenlerin ticareti tehdit etmesinden Araklı yolu islerliğini, canlılığını bir ölçüde kaybetmiş olmalıdır.
Ayrıca Clavijo'nun (Timur'a elçi olarak gidişinde-1404) Maçka-Gümüşhane hattını kullanmış olması, 14. ve 15. yüzyıllarda Araklı’dan geçen ticari yolun durumuna (yani öneminin azaldığına) delil sayılabilir.
Çepniler Baskınlarında Araklı
Oğuz'un Üçok dalına mensup bir boydur.Savaşçılıklarıyla tanınan Çepniler'e Anadolu'nun batısındaki topraklarda rastlanılmaktadır.Anadolu'ya ilk akınları sırasında gelenlerin dışında Trabzon'un fethine hazırlık olması bakımından I.Alaeddin Keykubad tarafından iskan edilenleri de vardır.
Anadolu Selçuklu Devleti'nin uçlardan yasayanlardan vergi almıyor olmasının da etkisiyle Moğol istilası döneminde Trabzon'u batıdan ve güneyden kuşatacak biçimde yerleşmişlerdir.Akkoyunlu Devleti'nin oluşturulmasında önemli paya da sahiptirler.Trabzon Devleti ile sürekli savaşan Çepniler, şehrin doğudan tecrit edilmesinde önemli rol oynamıştır.Bu tutumlarıyla bölgenin izleri silinmiş vuruşkan halkı Çanların binlerce yıl sonra ortaya çıkmış torunları görümündedir.
Araklı’nın Küçükdere ve Karadere vadilerinin değişik kesimlerinde Onlara ait yer ve soy adları hala korunmaktadır.Toplum kimliklerinin çok uzun zamana rağmen değişmiş olması, son dönem hariç kültürel değerlerine sıkıca bağlı kalmaları, Türk ve bölge kültürü adına ayrı bir güzellik olarak değerlenmelidir.Akkoyunlu Devleti'nin Araklı ile ilginç sayılabilecek ilgisi söz konusudur.söyle ki;Güneyden denizlere ulaşma fırsatı bulamayan Akkoyunlu Devleti, Doğu Anadolu topraklarında sıkışıp kalmamak için Trabzon yöresinden denize ulaşmak, Doğu ticaretinden pay almak çabasında idi.Bu düşünceyle bölgedeki Çepnilere güveni yeterli görmeyen Uzun Hasan Bey, Bayburt'u ele geçirdikten başta Trabzon Devleti'ne damat olmayı, çeyiz olarak Araklı’nın doğusundaki bir kısım toprağı - pazar yarini - almayı gerekli görmüştü.
Ancak bu hısımlık tesisi bile Çepniler'in saldırılarını önlemediği gibi, fethin önünü de kesememiştir.Akkoyunlu çağında Araklı’da iskan edilmiş Çepniler ile diğer Türkmen boylarının özellikle Bayburt istikametindeki köylerde pek çok sahada kültürel izlerini bulmak mümkündür.
Yakın Tarih Araklı
Araklı Osmanlı topraklarına 1461'de katılmıştır. Bu katılımın ilk yıllarında daha çok ticaret güzergahı olarak kullanılan Araklı XVI. Yüzyıldan sonra yerleşime ve gelişmeye başlamıştır. Osmanlı zamanında daha çok köy kesimlerde yerleşimi olan Araklı XIX. Yüzyılın ortalarından itibaren Konakönü mahallesinde ilçe merkezine ilk yerleşimi başlamıştır.
1.Dünya savaşında Çanakkale savaşlarından sonra Osmanlı Genel Kurmayının Çanakkale birliklerini 11.Ordu adıyla Doğu Anadolu'ya kaydırmak kararı üzerine Rusların Anadolu'yu işgal etmeleri üzerine bir Rus Tümeninin de Karadeniz kıyı şeridini işgale başlaması ile Araklı 1916 da Rus Kuvvetlerince işgal edilmiştir. Yaklaşık 22 ay Rus ve ayrılıkça Ermeni güçlerinin elinde kalan Araklı 25 Şubat 1918 de Türk Birliğince kurtarılmıştır.
Araklı İlçesi, Sürmene İlçesine bağlı bucak iken 27.2.1953 tarih ve 6068 sayılı Kanun ile ilçe olmuştur. İlçe olmasıyla birlikte hızlı bir şekilde gelişmeye başlayan Araklı Fabrikaları ile Hastanesi ve Eğitim Yuvaları ile günümüz Trabzon ilçelerinden önemi geliştikçe anlaşılan ilçedir. |